ÖNCE HALK OKUR

Hatalardan Öğrenmek

Yazımıza, geçmişte muhtemelen hepimizin yaşadığı bir an, ortak bir anıyla başlamak istiyoruz. Biraz eskiye dönüp hatırlayalım; okul sıralarındayız ve girdiğimiz dersin hocası sınıfa bir soru soruyor. Söz alarak tam bir özgüvenle cevap veriyoruz. Ama ya sonra? Cevabımızın yanlış olduğu net bir dille yüzümüze, hem de herkesin içinde söyleniyor. Hepimiz geçmişte bu gibi anları yaşamışızdır ve bu anlar başka birçok güzel hatıranın aksine hafızamızda çok net olarak kalmış anılardır. Çünkü o anlar hafızamızda hiç de hoşlanmadığımız, sıklıkla kendimizi suçladığımız ve utandığımız duygu ve düşüncelerin oluşmasına neden olmuştur.

Hata yapmaktan korkmak, kişide bir davranış tarzı olarak yerleştiğinde bireyin gelişimini olumsuz etkileyen ve bireyi erişebileceği mesleki ve sosyal noktanın gerisine iten kronik bir stres kaynağıdır. Bu yazımızda, hata yapmaktan korkmaya neden gerek olmadığına ve hatalardan ders aldığımızda, yaptığımız bu hataların bize sağladığı katkılara değineceğiz.


Deneme-yanılma tecrübe sağlıyor

İnsanların öğrenmeye en açık olduğu zamanı, yani bebeklik çağını düşünelim ve bir bebeğin gelişimini hep beraber hatırlayalım. Bebekler, yürümekten veya su içmekten konuşmaya kadar, her şeyi hata yaparak öğrenirler. Aynı yere defalarca çarparlar, her şeyi kırar ve dökerler, yürürken düşer, yaralanır ve birçok deneme-yanılmanın sonunda gelişerek, neyi nasıl yapabileceklerini öğrenirler. Şimdi de bu en temel öğrenme çağını bugünkü yaşımıza uyarlayalım ve kendimize dönelim. Son zamanlarda aldığınız bir kararı düşünün. Kendinizden emin olarak verdiğiniz bu kararın doğruluğunun kaynağı ne olabilir? Tabii ki, daha önce yaşadığınız ve deneme-yanılmalarla belki birden çok kez tecrübe ettiğiniz öğrenimleriniz bugün aldığınız kararları vermenizi sağlamaktadır.

Her yeni günde birçok hata yapabiliriz. Bu hataların belki birçoğu hayatımızı değiştirecek kadar önemli değildir, fakat yine de bir sonraki adımda ne yapmamamız gerektiğini bizlere öğretir. Bazen bir karar verebilmek ve doğru hamleyi yapabilmek adına uzun uzadıya düşünür ve en iyi seçimi yaptığımıza kendimizi ikna ederiz. Fakat hayatta, hepimizin tecrübe ettiği gibi, istediğimiz sonuçlara varmak her zaman mümkün olmazken, hatalarımızdan ders çıkarma fırsatımız hep vardır. Evet, hatalarımızı bir fırsat olarak görmeli ve değerlendirmeliyiz. Hatalarımızı halının altına süpürdüğümüzde, onları görmezden geldiğimizde ise yanlış kararlarımız gelecekte mutlaka farklı şekillerde tekrarlayacaktır. Hatalarımızı kabul eder ve bunu etkili bir öğrenme metoduna dönüştürebilirsek, becerilerimizi geliştirdiğimiz bir kapının kilidini açabiliriz.

Hata yapma korkusu üretkenliği azaltır

Maalesef ki; toplumun birey üzerinde kurduğu baskı nedeniyle hata yapma korkusu çok yaygındır. Kişiler hata yapmaktan korktukları gibi yaptıkları hataları da yok sayarlar. Ancak kimse mükemmel değildir ve her şeyi bilemez. Hata yapmaktan korkmak bir süre sonra hiçbir şey yapmamayı getirecektir. Örneğin; profesyonel hayatta bireysel çabalarla verimlilik artışı yakalamak veya iş süreçlerini geliştirmeye çalışmak hataya açık bir eylemdir ve süreç neyi gerektirirse desteklenmesi gerekir. Ancak meslektaş ya da yönetici kaynaklı yergi ya da memnuniyetsizlik, bireyin hata yapma korkusuyla çalışmasına neden olacaktır. Böylece birey ya bıkkınlıkla ya da tatminkâr olmayan bir sonuçla işi tamamlayacak, ancak her iki durumda da iş süreçlerinin olumsuz etkilenmesi önlenemeyecektir.

Aslında tabii ki hiç kimse hata yapmayı ve hata yaparak enerji, zaman ve para kaybetmeyi istemez. Fakat hata yapmak, yaşamda kaçınılamayan durumlardan biridir. O halde hatalardan gerekli dersleri alabilmek için de atılacak adımlar olmalıdır.

Sahiplenmek Çözüm Yöntemidir

Bireyin yaptığı hatadan dolayı öğrenmesini engelleyen ve sıklıkla görülen bir davranış; kişinin hatayı kendinde görmemesidir. Hata sahiplenildiğinde bunun belki bir zayıflık işareti olarak görüleceği, belki de prestij veya pozisyon kaybına uğranılacağı düşünülmektedir. Oysa ki tam tersine, yapılan bir hatayı başkasına mal etmek insanların o bireye olan saygısını azaltacaktır. Ancak yapılanların sorumluluğu alınırsa insanların saygısı kazanılabilir. Ayrıca hatanın birey tarafından üstlenilmesi liderlik özelliklerden olduğu için kişi, çevresindekiler tarafından fark edilecektir. Etrafında bu şartları oluşturan bir birey ise hedeflerine ulaşmak için çalışırken müthiş bir hareket özgürlüğüne kavuşacaktır.

İkinci adım olarak düşünülecek şey ise, kişinin kendisine müsamaha ve şefkat göstermek zorunda olduğudur. Çünkü insanın kendisini hırpalaması ve kendine kızması etkili bir çözüm aracı değildir. Örneğin, bitirilmesi gereken önemli bir iş veya ödev üzerine çalışmak yerine daha çok sosyal medyada zaman harcanıyorsa, bireyi bu duruma düşüren ve henüz karşılanmamış asıl ihtiyacın ne olduğu bulunmalıdır. Kendimize şefkatle yaklaşıp ihtiyaçlarımızı gözlemlersek ileride seçimlerimizi bize fayda sağlayacak şekilde yapabiliriz.

Kendimize sorular sorarak nerede nasıl bir hata yaptığımızı, bunlardan elde ettiğimiz deneyimleri hayatımıza nasıl katabileceğimizi düşünmeliyiz. Burada belki de önemli olan kelime “önceliklerimiz”dir. Yapılan hatalardan, önceliklerinin gerçekte ne olduğunu doğru süzebilen bir kişi için geriye, hedefine doğru emin adımlarla ilerlemekten başka bir şey kalmaz.

Deneme-yanılma yaşantımızın bir parçasıdır. Yaptığımız hatalar da bize doğrusunu ve daha iyisini öğretir. Hatamızı fark etmek, neyin yanlış olduğunu ortaya çıkarmak ve sonrasında yaptığımız hatayı kabul etmek, kişilik olarak gelişmemize ve bilgi ve becerilerimizin artmasına neden olacaktır. Dolayısıyla hatalarımızı bir öğrenme fırsatı olarak görmeli ve başarısızlık ya da utanma hissi gibi genel geçer duyguların ötesindeki büyük resme, yani hatalarımızdan alacağımız derslerin bizi büyüteceği gerçeğine odaklanmalıyız.