ÖNCE HALK OKUR

Aktif Çalışma Yöntemleri ile Etkili Çalışmayı Sağlayın  

Çoğumuzun gözünde, öğrenme veya çalışma denince nispeten pasif bir şekilde, masanın başına oturmuş ve kıpırdamadan karşısındaki kitaba bakan bir insan figürü canlanmaktadır. Özellikle bir kitaba alternatif olabilecek birçok veri kaynağının bulunduğu günümüzde bu pasif halde çalışan figürün, hayalimizde belki biraz sıkılıyor gibi göründüğünü söylemek de çok yanlış olmayacaktır. Kafamızdaki çalışma algısının bu şekilde olmasının en önemli nedenlerinden biri hiç şüphesiz, küçüklükten beri maruz kaldığımız eğitim yönlendirmeleridir. Örneğin; “öğretmen sadece dinlenir, cevap verilmez”, “ders çalışırken konuşulmaz” veya “kitapların üzerine bir şey yazılmaz” gibi çoğumuzun ilkokul öğrenciliğinden beri duyduğu sözler bu yönlendirmeler içerisinde değerlendirilebilir.

Bize söylenen, ders çalışmanın sessiz, sakin ve ‘pasif’ bir şekilde yapılması gereken bir eylem olduğudur. Fakat yapılan araştırmalar, efektif öğrenebilmek için  tam tersi bir şekilde öğrencinin mümkün olduğunca aktif olması gerektiğini göstermektedir. Sadece dinleyen veya sadece okuyan bir insan aslında beyninin çok küçük bir bölümünü kullanıyor demektir. Bu şekilde çalışmaya alışmış bir beyin için, okuduğu sayfada veya dinlediği bir konuşmadaki kelimeler algılama kabiliyetinin ötesinde olacaktır. Dolayısıyla aktivite süresince beynin diğer kısımlarıyla bir bağlantı kurulamayacak ve söz konusu bilgiler beyinde pratik olarak kullanılabilecek ya da depolanacak yerlere iletilemeyecektir. Bu durum, bir filmin sonunda oyuncuların isimlerinin hızla aktığı bitiş sahnesine benzetilebilir. Her ne kadar çoğu insan yazıları görse ve belki okusa da bunların hiçbiri üzerine düşünülmemekte, bu isimler kısa süreli veya uzun süreli hafızaya iletilmemektedir. Dolayısıyla salondan çıktıktan belki 2 dakika sonra kimse yazılanların ne olduğunu hatırlamamaktadır.

Corruption audit concept. Inspector using magnifying glass for inspect budget corruption."n

Not almayı alışkanlık edinin

Neyse ki beynin bu pasif modunu kapatarak, aktif moda geçmek için stratejiler bulunmaktadır. Bunların en önemlisi not almaktır. Burada, not alma sadece yazılanları veya dinlenenleri birebir kağıda geçirmek olarak algılanmamalıdır. Okuduğumuz paragrafın ne anlatmak istediğini veya aklımızda kalanları kendi kelimelerimizle küçük bir özet şeklinde yazıya dökmenin öğrenme ve hatırlama açısından çok efektif olduğu gösterilmiştir. Bu notlar paragrafların kenarlarına, sayfaların altına, ayrı bir not defterine veya bilgisayar kullanılıyorsa bir not programına eklenebilir. Not almak için önce yazının, beyinde okuma ile ilgili merkezler tarafından değerlendirilmesi, bunların yazma ile ilgili merkezlere ve sonrasında da yazma işlevini yapacak kaslara iletilmesi gerekmektedir. Bu şekilde farklı beyin bölgelerini aktive etmek bile çalışmanın etkinliğini artırmaktadır.

Ünlü fizikçi Richard Feynman’ın ismiyle anılan Feynman Metodu’nu kullanmak yine aktif çalışma için etkinliği kanıtlanmış bir yöntemdir. Feynman Metodu; ‘bir konuyu bir ilkokul çocuğuna anlatabiliyorsanız öğrenmişsiniz demektir’ vecizesinden yola çıkar. Eğer bir konuya gerçekten hakimsek onu basite indirgeyip konuyla hiç ilgisi olmayan birine bile anlatmak mümkün olabilmektedir. İnsan çalıştığı konuyu basit bir şekilde anlatmaya çalıştığında, basite indirgemekte zorlandığı noktalar aslında kendisinin de eksiği olduğu noktalardır. Mümkünse konuyu birisine anlatarak bu çalışmayı gerçekleştirmek tercih edilse de eğer konuşabileceğimiz biri yoksa sanki birine anlatıyormuş gibi kendi kendimize konuşmak bile işe yaramaktadır. Richard Feynman’ın kendi sözleriyle: “Eğer basit bir şekilde anlatamıyorsanız, siz de anlamamışsınızdır”...

Çalışma grupları oluşturun ve farklı duyuları harekete geçirin

Çalışmamıza arkadaşlarımızı veya meslektaşlarımızı dâhil etmek, çalışma grupları oluşturmak da beynimizi aktif kullanmanın bir başka yoludur. Bizimle aynı konuyla ilgilenen biriyle konuşurken aslında düşüncelerimizi devamlı gözden geçiririz, karşımızdakine cevap vermeye çalışırken eksiklerimizi net bir şekilde görürüz. Bunu yaparken de beynimiz pasif öğrenme modundan çıkar, konuşma merkezi, dinleme ile ilgili merkezler aktive olur, pasif yöntemlerle kuramayacağımız bağlantılar kurulmaya başlar.

Uygulanabilecek bir diğer strateji de birden fazla duyu sistemini devreye sokmaktır. Sadece okumak yerine konuyla ilgili video izlemek, konuyu anlatan birini dinlemek, eğer öğrenmek istediğimiz materyal görsel ağırlıklı ise çizerek çalışmak bu sistemleri devreye sokacak yöntemlerdir. Bu konu tartışmalı olsa da çalışmalarda, bazı insanların görsel öğrenmeye eğilimli olduğu, bazılarının da okuyarak daha iyi öğrenebildiği gösterilmiştir. Herkes farklı yöntemleri deneyerek kendisi için en etkili sistemi keşfedebilir.

Edinilmiş alışkanlıkları değiştirmek, özellikle bu alışkanlıklar toplumun çoğunluğu tarafından uygulanıyorsa zor olabilir. Örneğin, yazılanların altını çizmek veya fosforlu kalemle işaretlemek çok yaygın kullanılan bir yöntem olsa da etkinliğinin düşük olduğu gösterilmiştir. Bu alışkanlıkları değiştirmeye çalışmak çaba ister. Fakat bu çabanın sonunda çalışmanın etkinliği ve masa başında harcanan saatlerin getirisi artacaktır. Ayrıca bu yöntemler uzun vadeli uygulandığında çalışma sıkıcı bir aktivite olmaktan çıkarak beynin farklı noktalarının çalıştığı, başka insanlarla paylaşım yapılan keyifli bir zaman dilimine dönüşecektir.